WOLAS, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını kınayarak, Filistinlilerin İsrail’in sömürgeci uygulamalarına karşı direniş hakkını vurguluyor.
Yeryüzü Avukatları Derneği (WOLAS) olarak, İsrail güçlerinin Gazze’ye yönelik devam eden şiddetli askeri saldırılarından derin endişe duyuyoruz. Bu saldırılar yüzlerce ölüme ve yüz binlerce Filistinlinin yerinden edilmesine neden olmuştur. Filistin halkının, uluslararası hukuk öznesi olarak tanınan, kendi kaderini tayin etme çabasında direnme hakkına sahip olduğunu vurgulamak isteriz. Bu direnç, özellikle açıkça yasa dışı eylemlerle karşı karşıya kaldıklarında, BM Şartı’nın 51. Maddesi’nde belirtilen ilkelerle uyumludur. Mevcut durum, ezilen halkların karşı karşıya kaldığı dengesiz dinamikleri ve onların şikayetlerini ele almak için siyasi iradenin yokluğunu göstermektedir. WOLAS, Filistin direnişinin, kuvvet kullanımının genel yasağı ile çelişmediğini, çünkü bu yasağın genellikle devletlere uygulandığını belirtir. Direniş, kolektif meşru müdafaanın bir biçimidir ve Uluslararası İnsancıl Hukuk ile çelişmez. WOLAS, İsrail’in bu meşru Filistin direnişini bastırmamak, zulmetmemek veya hedef almamakla yükümlü olduğunu, ancak şu anda meşru Filistin direnişine karşı kendini savunma bahanesiyle uluslararası hukukun açık ihlallerini haklı çıkardığını gözlemlemektedir.
Filistin halkının meşru direnme hakkının temeli, İsrail’in düzenli öldürmeler, yerleşim genişletmeleri, ev yıkımları, toprak gaspı, devlet destekli cezasızlık ve kitlesel tutuklamalarla/gözaltılarla yürüttüğü yerleşimci-sömürgeci apartheid politikalarıdır. Filistinlilerin direnme hakkını haklı kılan İsrail’in bu uygulamalarıdır ve Filistinlilerin direniş eylemlerine karşı savunma argümanı kullanmak paradoksal ve totolojiktir. İsrail egemenliğine ve işgaline direnmek, Filistin halkının tartışmasız bir hakkıdır ve bu hak, onların direniş eylemleriyle azalmayacak veya geçersiz kılınmayacaktır.
Gazze’deki Filistinliler, 2005’ten bu yana tam bir kuşatma altında ve şu anda elektrik ve su gibi temel insan ihtiyaçlarından mahrum durumda yaşıyorlar. İsrail, kendini savunma adı altında, milyonlarca Filistinliyi topluca cezalandırmakta ve son BM verilerine göre (11.10.2023), İsrail saldırıları 7 Ekim 2023’te başlayan çatışmadan bu yana 830’dan fazla Filistinliyi öldürmüş, 4.250 kişiyi yaralamış ve 260.000’den fazla Filistinliyi yerinden etmiştir. Uluslararası medyanın belirttiği ve izleme ekibimizin doğruladığı üzere, İsrail’in Rafah kara geçiş noktasına yaptığı bombalama, birçok insani yardım kamyonunun Gazze sınırındaki Mısır sınırından geri çekilmesine neden olmuştur. İsrail, Gazze’den çıkış yollarını engelleyerek, Filistinlilerin Gazze’de kalmalarını ve İsrail tarafından öldürülme riskini artırmalarını sağlamaktadır, bu da Gazze’deki Filistin halkına yönelik soykırım anlamına gelmektedir. Yasal ve insani sorumluluklardan vazgeçmenin ötesinde, İsrail kuşatma altındaki Filistin halkını tamamen göz ardı etmektedir.
Sonuç olarak, İsrail saldırıları ve devam eden İsrail apartheid uygulamaları, birden fazla uluslararası hukuku ve BM kararlarını açıkça ihlal etmektedir. WOLAS olarak, uluslararası toplumu, uluslararası hukukun temel ilkelerine bağlı kalmaya, insan haklarını korumaya, çatışma içindeki sivil kişilere saygı göstermeye ve İsrail işgali altındaki Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını tanımaya çağırıyoruz. İnsani yardımın etkilenen insanlara ulaşmasını sağlamak yerine, uluslararası toplumun yardımı gözden geçirme/askıya alma konusuyla ilgilenmesini ve böylece İsrail’in toplu ceza uygulamasına katılmasını görmekten derin üzüntü duyuyoruz. Filistin halkının özgürlük, barış ve güvenlik içinde yaşayabilmesini sağlamak için, uluslararası toplumu gerekli önlemleri almaya ve uluslararası hukukun ciddi ihlalleri için bağımsız bir soruşturma ve hukuki hesap verebilirlik desteği vermeye çağırıyoruz.
[1] BM dışı haber kaynaklarına göre 11.10.2023 itibarıyla ölüm sayısı 1000’in üzerindedir.
[2] BM’nin Sömürge Ülkelerine ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirgesi, Dostane İlişkiler İlkeleri Bildirgesi, Cenevre Sözleşmeleri Ek Protokolü (1977) vb. Bu bağlamda, Kırım, Luhansk ve Donetsk’te olduğu gibi, kendi kaderini tayin kavramının emperyalist güçler tarafından nasıl istismar edilebileceğine dikkat çekmek istiyoruz.
[3] https://news.un.org/en/story/2023/10/1142177
[4] Dipnot 2’ye bakınız.